Monday, October 31, 2005

Antalya'dan

İnsanın memleketi gibi yokmuş doğrusu. Antalya'da günler fena geçmiyor. Tabii bazen sıkıntıdan patlama noktasına gelmiyo değilim ama yine de mutluyum. Havalar fena değil, en azından İstanbul'a göre gayet güzel,günlük güneşlik vallahi.

Merak edenler için neler yaptığımı yazayım. Dün Kadir Gecesi nedeniyle sebebiyle Kumluca'ya gittim. Yok lan! Asıl neden ehliyetimi almaktı. Bu sabah erkenden kalkıp işlerimi halletmeye başladım. Sabah sürücü kursuna gider gitmez yine hep istenen şeyi istediler: Para!! Maliye'ye 150 ytl yatırıp,sürücü kursuna gidip dosyamı aldım. Bu arada ehliyette çok iğrenç bi fotoğrafım var,büyük ihtimalle görünce g.tünüzle gülceniz. Her neyse ardından önce emniyette işlerin hızlanması için torpil yapan mahalle muhtarına uğrayıp ardından ailemizin jokeri Ramazan Silahçı ile emniyete gidip dosyayı teslim ettim,kanımca yarından sonra sabah ehliyete kavuşmuş olurum. Öğleden sonra ise Antalya'ya geri döndüm ve hala pinekliyorum...

Günün Şarkısı 4

Bugünün şarkısı yabancı olsun diye düşündüm ve gayet sevgili,sevimli bir şarkı seçtim kendimce...Tabii yabancı olduğu için söz ve beste sahibini yazamıyorum. ''Kings Of Convenience'' ''I'd Rather Dance With You''.

Buyrun sözler...

i'd rather dance with you
than talk with you
so why don't we just move into the other room
there's space for us to shake and hey
i like this tune
even if i could hear what you said
i doubt my reply would be interesting for you to hear
because i haven't read a single book all year and the only film i saw, i didn't like it at all
i'd rather dance, i'd rather dance than talk with you
i'd rather dance, i'd rather dance than talk with you
i'd rather dance, i'd rather dance than talk with you

the music's too loud, and the noise from the crowd increases the chance of misinterpretation
so let your hips do the talking
i'll make you laugh by acting like the guy
who sings and you'll make me smile by really
getting into the swing
getting into the swing, getting into the swing
getting into the swing, getting into the swing
getting into the swing, getting into the swing getting into the swing
getting into the swing
i'd rather dance, i'd rather dance than talk with you
i'd rather dance, i'd rather dance than talk with you
i'd rather dance, i'd rather dance than talk with you

Sunday, October 30, 2005

Günün Şarkısı 3

Bugünün şarkısı Sezen Aksu'dan ''Sultan Süleyman''. Özel neden yok sadece içimden geldi. Zaten hep içimden gelen şarkıyı aktarmaya çalışıyorum...

kaç sene oldu, zaman durdu deniz öyle hep aynı dünya bilinmez taş duvar aynı kaldı* ümit öylece kaldı da ümit edeni söyle kim aldı kaç devir geldi, kaç nesil geçti yürek öyle sevda yollar kavuşmaz hasretin ne tadı kaldı sabır öylece kaldı da sabredeni söyle kim aldı bu dünya ne sana ne de bana kalmaz dünya ne sana ne de bana kalmaz sultan `süleyman'a kalmadı böyle hiçbir kitap yazmaz - kaç çiçek soldu, hani bu sondu hani bir sarı fırtına* koptu zamansız kaç tohum filiz dondu hani bir acı yel savurdu* yürekler son defa vurdu

Söz:Aysel Gürel Müzik:Onno Tunç

Kadir Gecesi

Cümlemizin Kadir Gecesi mübarek olsun...

Saturday, October 29, 2005

Elektrik Kesintisi

Ulan cenabet miyim ne!!! Antalya'ya gelişimin 2 saat sonrasında elektrik kesildi. Tam da şöyle maç keyfi yapıcakken. 1 saatlik kesintinin ardından saat 9'da tekrar ışığa kavuştuk. Mutluluğum 20 dk. sürdü yine elektrikler kesildi. Tabii burada benim devreler attı ve elektrik idaresine en derin saygı ve sevgilerimi ilettim. Şükür ki bu kesinti ilki kadar uzun sürmedi.

Tabii bu benim kızgınlığımın geçmesini engelleyemez!!!

Yolculuk Nasıl Geçti??

Kimsenin umrunda olmaması benim umrumda değil:) Ben ne yaptığımı yazıcam. Sabahın köründe kalktık doğal olarak.Evde son hazırlıklar yapıldı,eşyalar arabaya yüklendi. Tam yola çıkmak üzereyken Sabri Bey'in cüzdanını bulamaması üzerine evde kısa süreli bir panik yaşandı. Neyse çok şükür yola koyulduk. Otobanda seyrederken yağmur oldukça şiddetliydi. Ardından yağmur dindi fakat bulutlar Sandıklı'ya kadar bize eşlik etti. Dışarısı ise oldukça serindi hatta soğuktu desem daha doğru olucak. Bozüyük'te hava sıcaklığı 7 dereceye kadar düştü. Antalya'da ise sert rüzgar karşıladı bizi. Bilenler bilir Antalya'nın poyrazının nasıl kuyruk titrettiğini:) Antalya'da ise varır varmaz hemen sofraya oturduk ve orucumuzu açtık. Bu da değişik bir yolculuk oldu daha doğrusu deneyim. Oruç oruç yolculuk yapmış olduk.

Cumhuriyet Bayramı

Cumhuriyetimizin 82.yılı kutlu olsun! Herkese iyi bayramlar!!!

Ps:Saat geç farkındayım ama malum yolculuk:)

Günün Şarkısı 2

Bugünün şarkısı cok alakasız ama MFÖ'den ''New York Sokaklarında''. Şarkının sözleri hoşuma gidiyor bir de aradaki piyano solosunu seviyorum. Buyrunuz sözler:


bir güzele gönül verdim
anam istemedi iyilik mi bu bana
bende istek kalmadı
kimseleri görmeden
uçuverdim uzaklara
memleketi düşündüm
new york sokaklarında
ayırt etmek güç oldu
doğru ile eğriyi
sevmek bize iş oldu new york sokaklarında amerika...amerika


etler olmuş plastik
endüstri nükleer
metrolara yaklaşma newyork sokaklarında
vitaminler avuç avuç
siren sesleri heryerde
kovboylar huzursuz olmuş
newyork sokaklarında
amerika...amerika

Söz-Müzik:Mazhar Alanson

Friday, October 28, 2005

Ev aranıyor

Anadolu Yakası'nda ev arıyorum. Potansiyel muhitler:Ziverbey,Selamiçeşme,Göztepe,Erenköy. Maksimum 800-850 ytl. Tabii her ne kdr Şubat'ta tasınıcak olsam da aklınızda bulunsun bakın,sevap kazanın:)

Günün Şarkısı

2 sn. önce aldığım kararla her gün içimden gelen bir şarkıyı günün şarkısı ilan edip burdan duyurmaya karar verdim.Elimizden ne gelirse artık...

Bugünün şarkısı ise sadece şu an dinliyor olmam sebebiyle Duman'dan ''Ah''. Zaten sevdiğim bir çalışma,ayrıca sözlerde de tüm insanların ara sıra yaşayabileceği iç hesaplaşma,kendini soyutlama durumları var...

yarismadi
yenilmedi
acik sacik sizle oynamadi
gerilmedi
sanilmasin yine basmis onu bulantilar
yanilmasin oyle dalga gecen yabancilar
ah egleniyor kendi basina
ah nesesi yeter
ah umrumda mi sandin bu dunya
ah nesesi yeter
konusmadi
hic duymadi
acik secik sizle takilmadi
daralmadi

ah egleniyor kendi basina
ah nesesi yeter
ah umrumda mi sandin bu dunya
ah nesesi yeter

Söz:Kaan Tangöze Müzik:Batuhan Mutlugil

Dumur

Az önce yolladığım ''Bilgi'de İftar'' yazısının comment kısmını okuyun siz de dumur olun!!!

Abbas Yolcu

Bayram tatilini erkenden başlatıyor ve tahminen 9 saat sonra Antalya yollarına düşüyorum...İşlerim var,ehliyet alıcam da brz...:) her neyse görüşemediğim ve buradan ulaşabildiğim herkese şimdiden ii tatiller:)(Bayramı sora ayrıca kutlayacağım) Bilgili cemaat ise dersi iyi dinlesin bunuda belirtmiş oliim...

Bilgi'de İftar

Arkamızda bıraktığımız şu güzide hafta içinde iki kere nadide eğitim yuvası,okul için değil yaşam için öğreten yer Bilgi'de iftar yapmak zorunda kaldık. Salı günü saygıdeğer WestHam United'lı Gareth Winrow'un ek dersi nedeniyle okuldaydık. Komedi Dans Üçlüsü(Sinan-Alihan-Ertan) olarak,ezanın okunmasıyla beraber sınıfa elimize Burger King paketleriyle girdik ve barbekü soslu,sarmısaklı mayonezli bir iftar yaptık. Burada bizlere eşlik eden arkadaşlarımız ise Nezahat,Nur ve Damla idi. Tabii işin cefasını biz çektik:P Bu olay Alihan'ın mini mini arabası Tonyukuk'un ön tarafında küçük bir çiziğe mal oldu.Kendisine geçmiş olsun diyoruz.

Perşembe günü ise daha düz oldu sınavdan mütevellit.Sınavda kol gibiydi...Her neyse bu iftarda ise Komedi Dans Üçlüsü'ne Nur eşlik etti.(saygılar ablama!!:)) Bu arada Alihan'a şunu söylemek istiyorum:Araba kullanmasını öğren olm!!! Rauf'un Kangoo'ya dokunma bi daha:))

Sinan Engin ve Dizi Oyunculuğu

bjkhaber.net sitesinde gezinirken gördüğüm bir haber epey epey dikkatimi çekti. Veya habere kıçımla güldüm desem daha doğru olucak. Eski Beşiktaş menajeri Sinan Engin'e bir başka Beşiktaşlı Birol Güven tarafından oyunculuk teklif edilmiş.Bu aşkın sebebi ise Birol Güven'in Engin'in mimiklerini,jestlerini çok yerinde bulmasıymış. Amaaa asıl bomba şu: Sinan Engin teklifi ancak oturarak rol yaparsa kabul edeceğini söylemiş. ''Ben öyle ayakta rol yapamam'' demiş. Valla Sinan'a yakışır. Zaten kendisi bu konularda deneyimlidir. Zamanında Seda Sayan ile evliyken- ki bu dönem o zamanlar minik olan bünyemide epey etkilemiş ve bazı sanrılar oluşturmama sebebiyet vermişti- Seda'nın bir klibinde oynamıştı. Hatırlatalım:

SS: Seviyor musun?
SE:Seviyorum
SS:Bir daha söyle!!
SE:Seviyorum
SS:Bende seniii sevgiiilim!!

Kliptede Sinan görüntü itibariyle kapkaççıları andırıyodu. Sinan'ın bir diğer oyunculuk denemesi ise Karakartalımızın 100.yıldaki şampiyonluğunun ardından Lig Tv tarafından hazırlanan kısa bir filmdeydi. Sinan yine üstün bir oyunculuk başarısı sergilemişti ve ayrıca insanın ellerini belinde kavuşturarak uyuyabileceğini göstermişti. Buradan kendisine başarılarımı sunuyorum...(tamam okumıcak ben de biliorum:))

Ev aranıyor

Anadolu Yakası'nda ev arıyorum. Potansiyel muhitler:Ziverbey,Selamiçeşme,Göztepe,Erenköy. Maksimum 800-850 ytl. Tabii her ne kdr Şubat'ta tasınıcak olsam da aklınızda bulunsun bakın,sevap kazanın:)

Saturday, October 22, 2005

Cok Boşladık

Birkaç gündür son derece uykucu takıldığım için buraya yeterince vakit ayıramadım. Uyumaktan birşey düşünemedim ki:) Her neyse sizlerden özür diliyor ve tekrar işe koyuluyorum.

Tuesday, October 18, 2005

Havalardan

Başkalarını bilemem ama şu anda burada evimde bi taraflarım donmakta.Sanırım artık kış geldi.Tabii bundan sonra havalar yine sıcak olursa aptala dönmemiz garantidir.

Ayrıca siz sormadan ben söyleyeyim bari; kalorifer var ama servisi çağırmadan,bakım yaptırmadan çalıştırma taraftarı değiliz (sabri küstür ve bendeniz). Fakat yakın zaman diliminde servisin gelmesi gibi bir ihtimal yok.Yarında reisin teşrif edeceğini düşünürsek kaloriferler çalışabilir belki. Göreceğiz artık...

Hepinize donsuz geceler...:P

Monday, October 17, 2005

Bu Sevdadan Vazgecersek Allah Belamızı Versin

BJK İnönü Stadı'ndan daima bu vb. bağlılık sözleri,tezahüratları yükseldi. Dolmabahçe,Beşiktaş yeri geldi dünyanın dört bir yanında bu tezahüratlar gökleri inletti ve de Dünya durdukça inletmeye devam edecek. Ama bugünkü hale bakınca... Benim yüreğim acıyor. Her ne kadar bazı insanlar sadece bir oyun olarak algılasa da (ki bazen onlara çok şiddetli bir biçimde imrenirim) futbol artık -en azından benim için- bir yaşam biçimi. Günlük programımı düzenleyen en önemli elementlerden biri. Dolayısıyla bir Beşiktaşlı olarak şu günlerde bir yanım buruk,durgun,öfkeli...(Dikkat!Sadece bir yanım:)) Hala 2 sezon öncesinden miras kalan bir tramvanın içinde Beşiktaş camiası. Samsun maçını çok şiddetli bir deprem olarak farzedersek, 1,5 yıldır artçı şokların devam ettiğini söyleyebilirim. O maç bu takımın yönetimini,teknik-idari ekibini ve hatta biz taraftarları bile değiştirdi. Ama en büyük hasarı yönetimde yaptı. Serdar Bilgili'nin ardından Yıldırım Demirören'in başkan olmasıyla artçı şoklar dinmeden devam etti. Yıldırım Demirören ve yönetiminin beşiktaş sevgisi hakkında yorum yapamam ama yöneticilik anlayışlarıyla ilgili olarak söylenebilecek tek şey var: Rezalet!!! Fenerbahçeli,Galatsaraylı herkesin saygı duyduğu o mağrur Beşiktaşlı duruşunu 16 ayda yerle yeksan eylediler.Abur cubur yemek sevdalısı çocuklar gibi ortada buldukları her yerli futbolcunun üzerine atladılar. Tabii takımın bir teknik direktöre ihtiyacı olduğunu sonradan hatırladılar. Del Bosque gibi iyi bir teknik adamla anlaştılar. Ancak adamın önüne serdikleri kadrodan bir iş olamayacağı o kadar barizdi ki. Aldıkları işe yarar adamlar belliydi: İbrahim Toraman,John Carew... Bir de sezon ortasında Rıza Çalımbay(yaptıkları apayrı bir yazı konusudur) tarafından transfer edilen Koray Avcı. Ardından tüm ilk yarı boyunca arkasında durdukları Del Bosque'nin biletini bir mağlubiyette kestiler ve sonrasında Rıza Çalımbay.

Rıza Çalımbay takımın başına geldiğinde kafamda onu teknik direktörlüğüyle ilgili soru işaretleri vardı ama onun Beşiktaşlılığından şüphem yoktu. Zaten çoğu Beşiktaşlı da benzer düşünceleri paylaşıyordu. Ligde ve kupada havlu atan ekibin başına geçen Çalımbay, rahat bir psikoloji içinde takımı yönetti ve başarılı bir grafik çizdi. Rahat olmayan tek maçta 17 nisan'da Fenerbahçe'yi kalecisiz yendiğimiz maç idi. Burada da şansın yanımızda olması, yıldız oyuncuların kişisel becerilerini ortaya koyması ve Rüştü'nün kötü performansı bize unutulmaz bir zafer yaşattı. Bu maçın ardından yeni sezonun planları yapılmaya başlandı. Transferler yapıldı, bazı oyuncular gönderildi. Gelenlere bakınca Ailton ve Kleberson dışında hiçbiri Beşiktaş formasını rahatlıkla taşıyabilecek kalibrede futbolcular değildi. Fakat yinede vardır Atom Karınca'nın bir bildiği dedik. Umutlarımızın boşa çıkacağının ilk işareti Kayseri deplasmanında geldi. Takımla aynı otelde kalırken şunu farkettim ki, futbolcuların büyük bir kısmında inancın i'si yok. ''İlk maçlar zor olur'' vb. mazeretleri öne sürmeye daha maçtan önce başladılar. Zaten daha sonra her puan kaybının ardından Rıza Hoca'nın mazeretlerin ardına sığınması bizi mazeretlerin Beşiktaşımızın son modası olduğunainandırdı. Sonraki lig maçlarında 2 galibiyet alındı ama saha içinde yaşanan olaylar, Vaduz maçlarında oynanan futbol kaygılarımızı arttırmaya devam etti. Her şeye rağmen Diyarbakır maçında alınan beraberliği bir yol kazası olarak gördük. Milli takımın Danimarka ve Ukrayna maçlarından sonra ligde oynadığımız Ç.Rizespor maçı bu sezonun ilk sinir krizini yaşamama neden oldu. Çalımbay'ın takıma oynattığı korkak oyun, yaptığı kötü değişklikler bu sezonki ilk mağlubiyeti getirdi. Ardından Malmö maçı,yine korkak oyun,yine yenilgi ki Malmö'nün ne boş beleş bir takım olduğunu rövanş maçında gördük. Fenerbahçe maçında yine yanlış oyuncu seçimleri maça damgasını vurdu. Youla ile arasında nasıl bir bağ var bilmiyorum ama sırf onu oynatabilmek için ondan hemkat be kat yetenekli olan hem de daha genç olan İbrahim Akın gibi bir yeteneği kenarda oturttu ve de sadece ben değil Fenerbahçeli bir çok insan İbrahim Akın ilk 11'de başlasaydı maçın çok farklı olacağını belirtti. Ankaraspor maçı hakkında pek birşey söyleyemiyorum çünkü maçı yolda olmam sebebiyle radyodan takip edebildim lakin yine de sinir krizlerine girmeyi başardım. Malmö ile oynanan rövanş maçı ise bir açıdan takım ve Çalımbay için namus maçıydı. Bu maçtan alınlarının akıyla çıktılar ve Rıza Hoca doğru hareket ederek istifa etti ama bu sefer de rezalet yönetim-ki bu takımın önünde en büyük engeldir- onu durdurdu. Bu durum onun da işine geldi ve yola devam etti. Samsunspor maçı ite kaka kazanıldı ama kazan kaynamaya devam etti.Ve son Kayserispor maçı. Gol pozisyonuna giremeyen bir takım,kişiliksiz bir futbol ve çok ama çok kötü bir teknik yönetim. Takımın dizilşinden bahsedemiyoruz çünkü ortada rasyonel bir diziliş yok. Yapılan oyuncu değişiklikleri ise skandalın daniskası! Kayserispor' a karşı bile beraberliği korumaya çalıştı Çalımbay ki bunu bile başaramıyordu. Kayseri daha şanslı olsa sahadan bir hezimet ile ayrılabilirdik. Herhalde hayatımda bu kadar sinirlendiğim başka bir maç olmamıştır. Maçın son anlarında yüzüm üzerimdeki kırmızı sweatshirt gibi kıpkırmızıydı. Ardından dün gece boyunca istifa haberini bekledim ve haber bugün akşamüstü geldi. Kanımca en hayırlısı oldu. Rıza Hoca iyi bir insan,iyi bir Beşiktaşlı olabilir ama iyi bir teknik adam değil.Bu vasıflar teknik direktör olmaya yetseydi bu takıma benden iyisi bulunmazdı.

Ayrıca bir haber verelim: Gordon Milne A takımını başıan geçmeyecek. Genel anlamda futbol şubesinden sorumlu olacak.Görevinin tanımını yapmak gerekirse Kıvanç Oktay-Erdil Arpacı-Tayfur Havutçu üçlüsünün yetkileri onda toplanacak.Bir ihtimal takımı Bolton maçında yönetebilir. Ama ondan sonrası belirsiz...Benim teknik direktör adayım ise Paul Le Guen.Göze hoş gelen bir futbol seyretmek isteyen,başarıya susamış çoğu Beşiktaş taraftarının gönlünden geçen isim. Şu ana kadar futbolda hiç bir şekilde başarılı performans sergileyemeyen yönetiminde son şansı belki.

Son olarak, bu takım nerede, ne durumda olursa olsun, gerekirse başında George W. Bush olsun ben bu sevdadan vazgeçmem. Yönetimler,antrenörler,futbolcular gider. Biz ise ölene kadar buradayız.

SİYAH BEYAZ ÖLÜM YASAM

Amac

Bu blogun hazırlanmasının tek amacı vardır:Ego tatmini. Burada kafama takılan çoğu şeyi yazıp rahatlamayı planlıyorum.(tabii ki özel meseleler hariç:)). Ayrıca fikirlerimi de insanlarla paylaşmış ve geleceğe taşımış olucam inşallah. (Artık e fikirler çıkar ya benden:)). Bundan sonraki yazının konusu ise Beşiktaş olucak.